Şampiyonlar Ligi’nin son şampiyonu Manchester City, yerkürenin tartışmasız en iyi takımı. İstatistiki anlamda rakiplerine büyük eziyet yaşatıyorlar. Oyunu domine ediyorlar, istedikleri gibi tempoyu ayarlıyorlar. Futbolseverlere adeta şaşaalı bir temaşa sunuyorlar. Sahada modern futboldan en güzel örnekleri veriyorlar.
İngiliz devi 3-3’ün rövanşında ‘erken final’ olarak nitelendirilen eşleşmede Real Madrid’i konuk etti. Ancelotti 1 hafta boyunca ‘City’nin tehlikeli ayaklarına nasıl pranga vururum?’ sorusuna cevap aramış. 12. dakikada Rodrygo’nun golü, kurt teknik adamın planının tıkır tıkır işlemesine yardımcı oldu. Zira ilk golü İngiliz ekibi bulsaydı, çok farklı bir senaryo ile karşılaşabilirdik.
Real Madrid gibi bu kupayı en çok müzesine götüren dev bir kulübün 120 dakika boyunca ‘Çanakkale geçilmez’ tarzı savunmaya gömülmesini açıkçası yadırgadık. Sonuçta ‘Beyaz Şimşekler’, kadro değeri açısından İngiliz ekibine en yakın takım. Futbola değer katmak gibi bir kaygıları yoktu. Tüm hatlarıyla defans yaptılar. Grealish ve Bernardo Silva’nın kanat etkinliklerini ikili sıkıştırmayla bitirdiler. Göbekten de rakiplerine şut imkanı tanımadılar. Guardiola’nın kulübede çaresiz kaldığı ender maçlardan biri sahnelendi.
Pep’in dripling kabiliyeti yüksek ve birebirde dünyanın en etkili oyuncularından biri olan Jeremy Doku’yu kulübede oturtmasına anlam veremedik. Grealish, Carvajal’in karşısında silik kaldı. Nitekim Belçikalı yıldızın oyuna girdikten sonra Real savunmasına ne kadar zorlu anlar yaşattığına şahit olduk. İspanyol teknik adam, herhalde bu kararından dolayı pişman olmuştur.
76’da etten duvarı Kevin de Bruyne yıktı, skora denge getirdi. Belçikalı maestronun golün akabinde net pozisyonda topu dışarı vurması, dev maçın kırılma anıydı. Heyecan uzatmalara taşındı. Karşılaşmanın penaltılara gideceği bu kadar aşikarken, uzatmada KDB’nin oyundan alınması da Pep’in sorgulaması gereken başka bir kararıydı.
Real Madrid’in tek kornerini 106. dakikada kullanması, rakip kaleye sadece 3 isabetli şut atabilmesi de ofansif anlamda ne kadar verimsiz ve yetersiz bir performans ortaya koyduğunun verileriydi. Buna karşılık İngiliz ekibi 9 isabetli şut attı. City’nin 846 pasına, Real Madrid 373 pasla karşılık verebildi.
Penaltılar ‘Rus ruleti’ne benzetilir. Şans faktörü ön plana çıkar. Kaderin cilvesi, Real Madrid istatistik anlamında bu denli ezildiği karşılaşmada rakibine penaltılarda 4-3 üstünlük sağlayıp yarı final biletini alan taraf oldu. Sonuç olarak futbol kaybetti, Real Madrid kazandı.